26.10.09

Hastalık.

Aslında hepimiz hastayız. Kimse normal değil. Yanlıs oldu, kimse normal değilse normal de normal değildir. Yani normal olmaması lazm. Herkesn oldugu sey normalse yani.. o zaman normal normal değildir. Kimse de normal değilse herkes hastadır. Ama hastalık normalliğin karşıtı mıdır? Ayrıca hastalık normaldir öyleyse. O zamn hastalık ve normallik aynı şey midir?

Kafam karıştı. 1 sn.

Hastalık normalliğin bi parçasıdır. Normal olmak için biraz hasta olmak lazım. Ama ya çok hastaysak? O zaman normal değilizdir. Az hastalık normaldir, kabul gorur. Çok hastalık dışlanır, ve daha çok hasta olursunuz. Çok hastalık kümülatif(bole mi yazılıo?) bişidir. Hastalık azaldıkça normalleşirsin. Ama yok olursa yine normal dısı olursun. Çünkü normal geneldir. Genelde insanlar hastadır. Yani aslında hepimiz hastayız.

Midem bulanıo. Kronik bi şekilde.

Soru şu olmalı: nasıl iyileşebiliriz?
Psikologlar bunun için varlar. Ama onlarda hasta çunku insanlar. Ama hasta olan biri baskasını iyileştremicek die bşi yok. O zaman gtmeliyiz. Evet. Bunun için de sponsor bulmalıyız.

Canım sıkılıo. Puffff.

Pembe ojeler bana yakışmıo. Bi daha sürmiycem. Çamaşır makinesi de çamaşırları yıkamıo. Yıkarsa sıkmıo. 10 liram var. Para bekleynce çoğalmıo. Nieki? Bolunse ya.. bölünerek çoğalsa.. hastalıklarda bekleince azalsa.. bölünerek azalsa.. evet! Belki bolunce azalırlar. Ama ya çoğalırlarsa? Bölmiyelm, beklemiyelm, sıkıştırıp ezelm. Ama once bulmamız lazm. Zor. O zamn içelm ve dans edelm belki gecerler.. ağlamayalım. İçelim. Ne var?! kanserde tam olarak tedavi edilemio??!!!

Kusucam.

7.10.09

belki.

Belkide yanlış yoldayız hayatta…
Ne yapmak, ne olmak istediğimizi arayıp durmak, bulup sevinmek, bulamayıp üzülmek hatadır belkide…
Demek istediğim belki hayat görmekten ibarettir. Belki sadece yaşayarak verebiliriz hayatın hakkını. Düşünerek, sorarak…
Olmasak hiçbişey, sadece en iyi yaptığımız şekilde –ki bu herşey olabilir, ifade etsek kendimizi. Şöyle dogru düzgün havalı bi sıfatımız olmadan… doktor olmadan mesela, avukat olmadan, reklamcı olmadan ya da.
Sevsek kendimizi, tüm canlıları, hayatı ve yaşasak ve yaşama bişiler katsak, bi renk bi nota, bi satır, bi çocuk, bi ev, bi eşya vs. yaptığımız herneyse, kattığımız insanlığa, doğayla özdeş olsa, sevgi koksa… belki o zaman kötülük olmaz, hasar olmaz…
Üzülsek, üzülebildiğimize sevinsek…
Her ne yapıyorsak kalbimizle yapsak. Yaptığımıza, kattığımıza, sevdiğimize, kalbimize inansak. Çok üzülüyorum aslında bilmedikleri, görmedikleri şeyler uğruna çokça zaman harcayıp, emek veren insanları görünce. Oysa tam karşımızdakini, bildiğimizi, -bir ağacı mesela, yüceltmek varken, doğanın, insanın, bilginin, farkındalığın yücelmesi, kıymet görmesi gerekirken sırf korktuğumuz için aciz ve güçsüz olduğumuzu düşündüğümüz için, kolayımıza geldiği için enerjimizi israf etmemiz… gözlerim doluyor.
Ne de çok seviyorum yaşamayı, kendimi, insanları, denizi, ormanı falan… ve hayır, bir arpa boyu yol alabildiğimi düşünüyorum ancak.
Keşke daha fazla yaşasam, keşke daha fazla bilsem, görsem, sevebilsem, daha cesur olsam keşke. Hiçbir şeyin sonu yok çünkü aslında. Hiçbir güzel şeyin sonu yok…

6.10.09

sevmek.

uff artık sevmek nedir bilmiyoruz. bilemiyoruz. hayatımızdaki herşei herkesi, küçük bi çocuğun oyuncağını sevdiği gbi seviyoruz. elimizden alınınca ağlıyoruz. ne haddimizeyse para verip aldığımız oyuncakları sahiplendiğimiz gibi sahipleniyoruz sevdiklerimizi. çok canım sıkılıo.
nolur azcık olgun olsak yahu... ole kalbimizle sevsek, aklımızla sevsek insan gibi sevsek birbirimizi... acaba sorun saygı duymak mı?? yok onu da bilmiyoruz ama bu başka bişi..
aslında aileden gelen bişi olabilir. yani babamız bizi o kadar çok seviyor ki hata yapınca dövüyor. başımıza bişi gelmesin die eve kapatıyor vs. (tabi bunlar çok somut ornekler illa bole olması gerekmez duygusal baskı da söz konusu olabilir.) sonra biz buyuyoruz ve kız/erkek arkadasımızı o kadar çok seviyoruz ki ama o kadar çok seviyoruz ki canımızı yakınca onu cezalandırma hakkını görüyoruz kendimizde. eğer üzüldüysek üzmeliyiz. canımız yandıysa biz de baskasının canını yakmalıyız. evet insanda güdülenme bu şekilde olabilir. ilkokulda işler boyle yuruyebilir, "ama örtmenim once o vurdu" kafasında olunabilir yani. yani yani=))) ancak, güdülerimizle hareket etsek dunya nasıl bir yer olurdu? ego ve super egolarımızı ignore etseydik toplum nasıl bir arada tutulurdu?? bunları sormak lazım kendimize. çünkü ancak bu şekilde hayvanlardan ayrılabiliriz.
dünyada tüm canlıların canı yanar, mesele insan olmayı taşıyabilmekte.. acı kişiyi olgunlaştırır. acı üretkenliğin anasıdır-ki nietzche de benmle aynı fikirde=) bu yuzden yaşayabildiğimiz her duygu gbi bunun da kıymetini bilmeliyiz die düşünüorm, ve inanıyorum ki
azıcık idimizi bastırabilirsek, azıcık yüreklerimizi olgunlaştırabilirsek, azıcık kendimize değer verirsek sevmek daha keyifli olur. sevilmek daha heycanlı olur.. aşk dediğinin; acısı bile güzel olur;)


demek istediğimi bir de şöyle anlatabilirim:
http://www.youtube.com/watch?v=bvImiozANwgNR=1&feature=fvwp

İzleyiciler