=)

26.4.10

serial killer

bizim sokakta seri katil var. şaka deil. google it! 2 gün üst üste tam bizim sokakta aynı saatlerde 2 genç kadın başından vurularak öldürülmüş. çok korkuorm. hayr ben de olabilirdim... düşünsenize... ya da bnm yanımda biri öldürülebilirdi, gözlerimin önünde bi beynin parçalandığını hayal bile edemiiorm.. travmaya gel..
her neyse her an öldürülebilirim neticede. bu yüzden itiraf ediyorum: ergenliğimde günlüklerime ne yazdığım önemli değil, annemi ve babamı hep çok sevdim çok seviorum, onlarla gurur duyuyorum ve ikisinden de kendime biçok şey kattığıma inanıyorum. Sinem benm en yakın dostum ve hayat arkadaşım diebilrm sanırım, beni tanıdığına inanmaktan çok biliorm, hayatımı kurtardığını, anlam kattığını, anlaşılabilir olduğumu hissettirdiğini biliorum. çok seviorum ve seviniorm. hayatımda bir kere aşık oldum, öl dese ölebilirdim, hatta demedi ama yine de ölüodum=) Hayatımı hep olumlu etkilediğini düşünmüşümdür. günlüklerime baktığımda da sayesinde bugünkü Serra nın olduğunu anlayabiliorum, hala bence aşkın anlamı, anılarıdır. hayatıma giren herkesi sevdim, bazılarını daha çok sevdim, bazılarını artık sevmiorum ama hiçbirinden nefret etmiorum. çok sevgilimi/arkadaşımı incittim biliorum, ama benm de kalbim çok kırıldı ve üstelik çok küçüktüm buyüzden hiç birine acımadım. (karma=)) yine de özür dilerim, bilerek ve isteyerek kimsenin kalbini kırmadım. Hayat işte... hımm.. başka... kıyıda köşede param yok ama netbukumu Esin'e bırakmak isterim. Kıyafetlerimi Özge Deniz'e(çünkü başkalarına hedie ediceini biliorum), kitaplarımı ve günlüklerimi Sinem'e bırakıyorum. iç çamaşırlarımı Özge'ye=), hulahoplarımı Toros ve Feyzan'a bırakıorum. onlara ii bakın, günde 3 kere çevirin belinizde=)) ha bi de yakılmak istiorm lutfen ya... küllerimi de mavişehir flamingo evlerinin çatı katından savurun. bi kısmını da annem saklasın. Hayatımda yaptığım en ii şey olan biricik meleğim İrma anneme emanet tabiiki. benden daha ii bakar şüphesiz. Annem ve babamla ilgilenmeyi dostlarıma bırakıorm, biliorm ki sölemesem de yaparlar... cenazeye luzum yok. hepcek toplanın tekila falan için, benden olsun=) tüm insanlığa vasiyetim, bol bol sevişmeleridir. sevdiğiniz herkesle mutlaka sevişin, seviştiiniz herkesi mutlaka sevin.
uuufff o deil de çok korkunç ya.. hadi ölmek şöle dursun, keko psikopatın biri tarafından ölesine öldürülmek sakat... sen bunca yıl oku... nese belki de ölmem... yani öldürülmem.. kimse öldürülmesin tabi.. yazık lan.. bana bile yazık yani.. öldürmein olum.. harbden kötü yani... hapis fln.. tecavüz.. uff kalp krizi geçiricem içim sıkıldı yemn ediorum.. ii beee!!! hava kararınca tek başımıza sokaa çıkamıcaksak ölelim daha ii a.q.

15.12.09

küçükken..

küçükken annemle koridordaki aynanın karşısında dans ederdik. bi de o işe gtmeden once hazırlanıp makyaj yaparken ben yattıım yerden topuk seslerine uyanıp yarı uyur yarı uyanık onu izlerdim. bide o işe gittikten sonra azıcık sola kayar yastığını koklar, onun yastığında uyurdm.

14.12.09

inanılmaz bişi.

bu arada dün akşam 3. gözüm açıldı. Gözlerimi kapattığımda film izliodum. ama tabi bi sure sonra açmak zorunda kaldıım için filmi kaçırdım. sarmadığından değil. bi de çok acayipti... çok değişik, çok guzeldi. vay anasını ya...

bana forwardlanan bi mail...

Psikolog Justin Kruger ve David Dunning'in tarihe geçmelerine vesile olan bulguları, Türk sağduyusunun yüzyıllardır "cahil cesareti" dediği şeydir aslında.
Teorileri özetle, "cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır" der. Metin çözme, araç kullanma, tenis oynama gibi çeşitli alanlarda yapılan araştırmaların sonucunda şu bulgulara ulaşılmıştır:
-Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler. Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir. Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler. Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar. Değerlendirme zaafı: İki uzman daha sonra, bu teorilerini test etme fırsatı da buldular. Cornell Üniversitesi' nden 45 öğrenciye bir test yaptılar, çeşitli sorular sordular. Ardından öğrencilerden "testin sonucunda ne kadar başarılı olacaklarını tahmin etmelerini" istediler. En başarısızların (yani sadece yüzde 10 ve daha az doğru cevap verenlerin), testin yüzde 60'ına doğru cevap verdiklerine, ayrıca iyi günlerinde olsalar yüzde 70'e ulaşabileceklerine inandıkları ortaya çıktı. En iyilerin (yani en az yüzde 90 doğru sonuç alanların) en alçakgönüllü denekler olduğu (soruların yüzde 70'ine doğru cevap verdiklerini düşündükleri) görüldü.
(Not: Dunning ve Kruger bu çalışmalarıyla 2000 yılında Nobel de kazandılar.) Çalışan, kendi kapasitesini değerlendirmekten ve eksikliğini teşhis etmekten acizdir. Ama asıl vahim olan, bu "yetersizlik + haddini bilmeme" kokteylinin, mesleki açıdan, karşı koyulmaz bir itici güç oluşturması. Kariyer açısından bir eksiyken, artıya dönüşmesi. İşinde çok iyi olduğuna yürekten inanan "yetersiz", kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymayacaktır. Aksine bunu bir "hak" olarak görecektir. "Uyanıklık" bilecektir. Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar ise çalışma hayatında "fazla alçakgönüllü" davranarak kendilerine haksızlık edecekler, öne çıkmayacaklar, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmayacaklar, kıymetlerinin bilinmesini bekleyecekler (ve bilinmeyince için için kırılacaklar ve kendilerini daha da geriye çekecekler) ve muhtemelen üstleri tarafından "ihtiras eksikliği" ile suçlanacaklardır. Sonuçta, "kifayetsiz muhterisler" her zaman ve her yerde daha hızlı yükselecekler ve daha yukarılara çıkacaklardır. Etrafınıza bir bakın, uzmanlara hak vereceksiniz.

12.12.09

Hasta oldum. İyi ki oldum. Bahaneyle 24 saatten daha da uzun bi sure hiçbir şey yapmadım. Uyudum uyandım, yedim içtim sıçtım osurdum bol bol… yeni şeyler keşfettim.
Örneğin hasta olmak bişilerin bedeli. Vucudumuza duzgun davranmamamızın bedeli örneğin.
Beden dediğin şeyin bi kapasitesi var. Artırmak istiosan da bunu yavas yavas yapıcaksın. Vucuduna abanmıycaksın. Seviceksin. Sadece yemek yemiyceksin, kaliteli şeyler yiyceksin.
Bunları yapmassan, vucudun senden işte bole intikamını alıomuş. Hayatından 2-3 gun çalıyomuş.
Bi de psikolojik boyutu var tabi hastalıın. “ben ii deilim abi” dediğinde birilerinin senin için bişiler yapması, yapabilecek olması durumu. Başta ev arkadaşlarım olmak üzere dostlarım her an yardıma hazırdı aslında. Yani saat kaç olursa olsun arayabiliceim insanlar vardı. Evet sadece grip oldum ama abartmıorm gercekten bu çok onemli bişi ya. Hasta olduunuzda yanınızda kimin olduu çok onemli. Belki de ben çok şımarık olduum için bana ole geliodur. Yani zaten hali hazırda şımarık bi insanım, bi de hasta olunca iice “herkes bana baksın, herkes benmle ilgilensin” yok efendim “herkes başımda olsun” cu oluorum. Ama bole dusunen tek kişi deilim sanırım. Neyse.. bi teorim var:
Sevgili, sağlık sigortası gibidir. Sağlıklıyken her gun bişilerden feragat edip yatırım yaparsın ki hasta olunca sana baksın. Tam da evlilik kafası işte. Hastalıkta sağlıkta geyiği… eğer yatırım yapamıosan ya da tercih etmiosan, tedavi masraflarını(mecazi anlamda)kendin karşılıosn=) ya da çok sağlam arkadaşların olması gerekio, benm gbi=))

26.11.09

ÖLÜM

Wuuuuvvvv!
Ölümden korkmak çok saçma aslında. Yani başından beri bildiin bişiden nie korkuosn dmi=) hadi ilk ögrendiğinde korkarsın da artk gelmişsin bilmemkaç yaşına yıllardır bildiin bişi bu senin hala mı korkuosun=)
Bide ölüceğini bile bile çocuk doğurmak çok ilginç. Çocuğunun potansiyel bi hero falan olucağına dair inancın yuksekse doğru bi karar olabilir. Ama sanmıorm “dur bi çocuk yapalım da, O da dunyayı daha guzel bi yer yapsın” diyip çiftleşen insanlar oldugunu. Zaten ölücek, nie doguruosun..ilginç. gerçi insanoğlu sevio bole şeyleri. Biteceğini bile bile illa bi girişim bişi yapıcaz. İlişkiler mesela. Okul btnce bidaha gormicein insanlarla gereksiz sohbetler.. karşı cinsle yersiz munasebetler=) ahah bu komik oldu=)

Nese işte.. ölüyoruz yani onu diorum… bide ölmesin die kurtarmaya çalışmakta saçma aslında insanları. Adam komada fln mesela tedaviler bussuru ilaç ameliyat ıvırzıvır.. nie ki abi bırakalım ölsün. Nie ölmesin ki olum=) çok fena kafama takıldı.. bıraksana adam ölsün kurcalama artık onu… ha şimdi ölmüş ha sonra ne fark ederki sıradan bi insan için. Hem sana ne lan?! Yaşıyoruz da nooluo a.q.. elimizi suya sabuna soktuğumuz mu var.. “ben sağlıklı besleniorum hergun hebele ile hübülü yiyorum pubiğe paralel esniorum hı hı evt pilates de yapıorum.. karnıbahar evet cok ii.. superiz biz kolestrol yok ı ıh bizde.. muhtemelen bi 3yuz 5yuz yıl yaşarız evet hı hı..” bak şimdi kank; madem ugrasıosun çabalıosn uzun ve sağlıklı bi yaşam için, tamam devam et saygım sonsuz sennde vardır bi bildiğin de, bari yaşarken bişiler yap olum. Şu kutuplardan basık ekvatordan şişkince yuvanı bi temizle, bulaşıklarını yıka sil süpür ya da parti yap yani sen bilirsin.. ot gbi yıllarca nefes alıp veriorz anacım sonra da “ölmeyelim biz” nie ki?? Bi yararın yok madem git kalabalık yapma bari..

Çok mu acımasız oldu ya=) bi de dusununce bnm de bi yararım yok aslnda ama öğrenciim daha sayılmaz=) nese yani trajik deil o kadar..ölüm.. olmamalı yani.. hepimiz ölucez bi gun.. ama ben ölünce herkes içip sevişsin parti olsun cok cılgın olsn kmse sıkılmasın.. okkey??

10.11.09

balkonda oturmak.

Balkonda oturmak bi çok insana gore keyiflidir. Ev kiralanırken veya satın alınırken balkonu olmasına dikkat edilmesi bunun kanıtıdır. Biçok insan balkonlu evi tercih ediyor. Demek ki balkonda oturmayı seviyor.
Bu konuda bi teorim var. İnsanların balkonda oturma sebepleri elbetteki yaş gruplarına, ekonomik sınıflarına gore değişeblr, ancak gereksiz bi genelleme yapmak gerekirse, çoğu insanın balkonda oturma nedeni gözlemlemektir. Ancak burada masum bir gözlemcilikten bahsetmiyorum. “Gazing” den bahsediorum. Türkçesini araştırmak da çok zor gelio. Yani insanlar kendileri görünmeden yoldan geçenlere ya da komşularına bakmayı seviyorlar. ( hah buldum “dikizlemek”) yani hani nasıl tüm insanlar aslında dedikoduyu severler, sevmeselerde yaparlar ya onun gibi…
Aslında hepimiz, birilerini dikizlemek için dürtülüyoruz. İçten içe başka insanlara bakmak, onları gözlemlemek hatta bazen onlarla ilgili yargılara varmak bize keyif veriyor. Yahu bi cafede oturup butun gun sağdan soldan geçen insanları izleyip eleştiren insanlar tanıdım… yani o kadar keyif alabiliyoruz ki bazen bundan tüm gün aktivite olarak yapabiliyoruz demek ki. Çok ilginç.
Peki balkonlar neden yapılmışlar?
"Balkon fikri ilk kez Hıristiyanlık'ta, imparator ve imparatoriçenin katedrallerdeki dinî ayinleri halktan uzak, onlarla bağlantısı olmayan bir yerden izleme ihtiyacından çıkmıştır."(bknz: www.vikipedia.org/wiki/balkon)
Hehehe haklıymısım=) Neyse.. butun genellemeler yanlış olduğuna gore, aslında yalan söylüyorum.

İzleyiciler